Yeme / İçme

Sürdürülebilir Beslenme

Dünya COVID-19 pandemisi sonrası küreselleşmenin de etkisiyle hızla değişirken, gıdaya erişimimiz, beslenme alışkanlıklarımız ve önceliklerimiz de aynı hızda değişiyor. Bu sene ülkemizde yaşanan deprem, sel gibi doğal afetler de tıpkı Covid-19 pandemisi gibi insanlığın doğa karşısında ne kadar âciz olduğunu bir kez daha hatırlattı. Gelecek nesiller için bir şeyler yapmamız gerektiği düşüncesi, özellikle de konu gıda ve temiz su olduğunda daha da çok önem kazanıyor. Eylül 2015 tarihinde gerçekleşen Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun ve UNESCO’nun aktif katılımıyla Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini kabul etmişlerdir. Bu 17 madde evrensel, iddialı, sürdürülebilir kalkınma gündemini inşa ederek “İnsanlar tarafında insanlar için” bir oluşturulması hedeflemekte.

Hedef 2 ise, Açlığı bitirmek, gıda güvenliğini sağlamak, beslenme imkânlarını geliştirmek ve sürdürülebilir tarımı desteklemek. Günlük hayatımızdaki her şeyin beslenmemize yansıdığını hepimiz biliyoruz. Peki sizce UNESCO ve Birleşmiş Milletlerin beraber belirlediği bu hedeflerin bizim beslenmemiz üzerindeki etkisi ne? Tabii ki özellikle son yıllarda trend olan, sürdürülebilir beslenme! Nedir bu sürdürülebilir beslenme? BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), sürdürülebilir beslenmeyi güvenli, sağlıklı ve düşük çevresel etkiye sahip olarak tanımlıyor. Ayrıca bu beslenme şekli, kültürel olarak kabul edilebilir, ulaşılabilir, adil, ekonomik olarak karşılanabilir, doğal kaynakları koruyan, çevreyi kirletmeyen, gıda güvenliğine katkı sağlayan ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarından ödün vermeyen bir model.

Bu beslenme şekli ile çevresel sorunların azaltılması ve sürdürülebilir bir dünya adına olumlu yönde büyük değişimler elde edilebilir. Şimdi asıl mevzuya gelelim, nasıl sürdürülebilir besleniriz? Besin çeşitliliğini artırıp, yeterli ve dengeli beslenerek. Özellikle kırmızı et ve işlenmiş et tüketimini azaltarak- çünkü en fazla su, bu besin grubu için harcanıyor. Protein ihtiyacını çoğunlukla kuru baklagiller, badem, ceviz, fındık gibi yağlı tohumlardan karşılayarak- bitki temelli proteinlerin ağırlıkta olduğu bir beslenme şekli hem karbon ayak izini düşürür hem de su tüketimini azaltır.

Sürdürülebilir balıkçılık yoluyla elde edilmiş balıkları tüketerek. Yüksek yağlı, şekerli ve tuzlu gıdaları nadiren tüketerek. Besinleri iyi muhafaza edin ve israftan kaçınarak. Bitkisel bazlı beslenerek- günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketimi öneriliyor. Science dergisinde yayınlanan ve son dönemlerin en kapsamlı beslenme ve çevre araştırmasında; bitki bazlı beslenmenin insan sağlığının iyileştirilmesinde, hastalıkların önlenmesinde ve sera gazı salınımının azaltılması, küresel ısınmanın önlenmesi, su ve toprak kullanımının azaltılması gibi çevre üzerinde olumsuz etkilere sahip olan durumların ortadan kaldırılmasında önemli bir rol oynadığı gösteriliyor. Bence son derece uygulanabilir bir beslenme şekli, hem de sağlıklı. Bana kalırsa, hem gezegenimiz hem de gelecek nesillerin hayat kalitesi adına yapılabilecek en büyük iyiliklerden biri!

Senanur Soyunen

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

4 Yorumlar

  1. Sırma Akkar says:

    Emeklerinize sağlık, her zaman için mevsimine uygun gıdaların tüketilmesi taraftarıyım, ayrıca bitki bazlı beslenmenin doğaya olan katkılarını düşününce en doğrusunun bu olduğunu düşünüyorum, teşekkürler

  2. Çiğdem says:

    Tebrik ediyorum son zamanlarda okuduğum en güzel anlamlı bilgi verici ellerinize sağlık 🙋‍♀️💐🌹🧿

  3. Seyfi Ali says:

    Elinize yüreğinize sağlık.

  4. Bahar Ayakta says:

    Bu konudaki bilinçlenmeye yönelik yazınız çok değerli. Katkı olarak belirtmeliyim ki ülkemizde yatırımcıların ilgisinin emlak vb yerine tarım arazilerine yönlendirilmesi ve bu alanda çalışacak iş gücü eğitiminin devlet tarafından yapılarak tarım politikalarının değiştirilmesi gerekir. Gıda güvenliği ve temini milli güvenlik politikası olmalıdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.