Baharın gelişi ve rengarenk çiçeklerin açmasıyla beraber özellikle sosyal mecrada canlı çiçekler fazla görünür oldu. Çiçekten ilham alınmayan bir moda sezonu henüz yok, belki önümüzdeki yüzyılda daha güzel doğaüstü bir tür gelene kadar. Çiçekler moda endüstrisine binlerce yıldır gerek renkleriyle gerek eşsiz kıvrımlarıyla ilham kaynağı oldu: İlk olarak 60’lı yıllarda özellikle pantolonlarda ve mini elbiselerde kullanılmaya başlandı. Aynı zamanda renkli aranjmanlar şeklinde düzenlenerek birçok reklam çekimi daha estetik ve eğlenceli hale getirildi.
Günümüze geldikçe ceketlerden, çantalara hatta ayakkabılara kadar birçok alanda kendini gösterdi. Tabii çığır açan moda dünyasına bu kadarı yetmedi, daha fazlasını istedi: Canlı çiçekler. Evet doğru duydunuz. Gigi Hadid, 2018 Moschino İlkbahar/ Yaz defilesinde çiçekten bir elbise giyiyordu. Moschino’nun o sezonunu incelerseniz çiçeğe bezenmiş birçok mankenle karşılaşacaksınız. Çiçekler muazzam ama onları giyinmek nasıl olurdu tahmin edemiyorum.
Jacquemus geçtiğimiz günlerde Paris’te geçici bir çiçekçi dükkanı açacağını açıkladı ve bu durumu “Çiçeklere karşı her zaman tutkulu olmuşumdur ve koleksiyonlarımı tasarlarken onlar benim için sürekli bir ilham kaynağıdır. Ben de bu dönemde kıyafet dışında bir şeyler paylaşmak istedim” şeklinde iletti. Anlaşılan Jacquemus’ da sevenlerinin ruhuna dokunmak isteyen tasarımcılardan. Buketler Jacquemus’un geçmiş koleksiyonlarındaki kumaşlara sarılı bir şekilde 30 Euro’dan satışa sunuldu. Ne yazık ki pop-up çiçekçi dükkanı sadece 1 hafta açık kaldı. Jacquemus’un oluşturduğu buketlerin güzelliği fazlasıyla alınmaya değerdi…
Peki vazoya koyduğumuz çiçekleri ne zaman yemeye başladık? Aslında yeni bir durum değil, yenilebilir çiçek kültürünün tarihi Roma dönemine dayanıyor ancak özellikle bir çiçek sever olan Kraliçe Victoria döneminde oldukça popülerdi. Köklü bir geçmişe sahip çiçek aşçılığı bugünlerde tekrar moda olmak üzere. Pek çok şef ve aşçı işin sırrının yemeği basit tutarak çiçeğin eşsiz tadının bastırılmaması olduğunu söylüyor. Önceden uyarmakta fayda var; bilindiği üzere her çiçek yenmiyor.
Çiçeklerin psikolojik etkisini görmezden gelemeyiz, özellikle özgürce nefes alamadığımız bu süreçte. Sevgiliden beklenmedik zamanda gelen bir buket çiçek her zaman mutlu etmiştir. Birçok annenin evde küçük bir botanik bahçesi vardır, çünkü onlarla uğraşmak keyif verir. New Jersey Devlet Üniversitesi bu konu üzerine derin araştırmalar yapmış. Bu araştırmanın birkaç sonucundan bahsedeceğim size;
Çiçeklerin uzun süre pozitif kalmanıza sebep olduğu, depresyonu büyük ölçüde azalttığı ve hayata bakış açısını daha olumlu yönde etkilediği gözlemlenmiş. Çiçekli ortamda kurulan ilişkilerin daha samimi ve sıcak olduğu araştırmanın sonuçlarından biri. Ve diğer bir sonuç ise çiçekler insanın paylaşma duygusunu tetikliyor.
Yani çiçeklerin pandemi döneminde daha görünür olmasının sebeplerinden biri iyi hissetme ihtiyacımız. Görüyorum ki birçoğumuz mutluluğu uzaklarda aramayı bırakıp doğaya, asıl evimize dönmeyi tercih etti. Hangimiz çiçek ekmedi, ilk bulduğu fırsatta yeşilliklere koşmadı ya da şükrederek nefes almadı. Geçirdiğimiz bu son yılda bizler büyük işler başardık: Artık daha mutlu ve daha üretkeniz, bir şeylerin değerini biliyoruz ve bence en önemlisi artık kaybetmekten korkuyoruz.