Sadece giyimiyle değil aynı zamanda kişiliğiyle de bir ikon olan Lady Diana’yı hadi daha yakından tanıyalım. John ve Frances’in kızı olan Diana Frances Spencer, 1 Temmuz 1961’de, İngiliz aristokrasinin hâkim olduğu bir ailede doğdu. Evin en küçük kızıydı ve daha o zamanlardan insanlar tarafından sevildiğinin farkındaydı. Piyano çalıyor, baleyle ilgileniyordu. Çocukluğundan beri prenses masallarına hayrandı ve bunda romantik yazar olan büyükannesinin etkisi büyüktü. Biyografi yazarı Sarah Bradford, “Diana çocukluğundan beri kaderinde özel bir şey olduğu hissine kapılmıştı” diye yazdı. Lady Diana bu hissinde yanılmadı ve normal bir genç kızken prensle evliliğinin ardından halkın ilham kaynağı oldu birdenbire. Prensle evlendiğinde daha 20 yaşındaydı. Paparazzilerin ilgi odağı olmuştu hatta utangaç tavırları için ona “Shy Di” lakabını takmışlardı. Halk onu daha Prens Charles ile nişanlılık döneminde sevmişti çünkü onlara umut vadediyordu. İçlerinden biriydi adeta. Prenses ünvanını alınca da bu değişmedi.
Prenses Diana birçok kraliyet tabusunu yıkmayı başaran güçlü bir kadındı. Prenses Diana nişan yüzüğünü bir mücevher kataloğundan seçti. Oysaki bunlar kraliyet için özel olarak yapılırdı ama o bunu tercih etmedi. Şu an yüzüğü Cambridge Düşesi Catherine’nin parmağında. Kraliyetin evlilik yemininde prense itaat edeceğini kabul eden kısmı söylemeyi reddetti ve yemini değiştirdi. Onun arkasından iki gelini de kendisini örnek aldı. Galler Prensesi Diana kraliyetten farklı olarak sadece cenazelerde değil günlük yaşamında da siyah giyinmeyi tercih etti.
Yine kraliyette dekolte elbiseler tercih edilmezken Lady Diana defalarca dekolte elbise giydi. Hatta paparazzilere fırsat vermemek için çanta tasarımcısı Anya Hindmarch’ın cüzdanlarına “göğüs dekoltesi çantası” adını verdi, çünkü prenses bu çantaları arabadan inerken göğsünü örtmek için kullandı. Mavi göz kalemi uzun yıllar Lady Diana’nın vazgeçilmeziydi. Makyajını her zaman basit tuttu. Yalnızca resmî görünüm gerektiren durumlarda makyaj sanatçısı Mary Greenwell daha nötr renkleri tercih ediyordu. Değişen kıyafetlerine rağmen saçı hep aynı kaldı Galler Prensesinin. O dönem birçok kadın Lady Diana’ya olan hayranlığından bu saç şeklini kullandı. İkon olacağı o günlerden belliydi, halkı etkisi altına almıştı. Prenses Diana modanın etkisinin farkındaydı. 1994 yılında Serpentine Galerisi yararına düzenlenen bir gecede Christina Stambolian tasarımı vücudu saran, dantelli bir mini elbise giydi.
Bu elbise 3 yıldan beri dolabındaydı ama giymeye cesaret edememişti Lady Diana, ta ki Prens Charles ve Camilla Parker Bowles ilişkisini konu alan bir belgesel yayınlanıncaya dek. Ertesi gün tüm manşetleri Lady Diana süslüyordu. Artık “Shy Di” değildi, kendinden daha emindi. Diana’nın gardırobu son derece güncel ve zamansız parçalardan oluşuyordu.
Moda da yeniliklere açıktı yalnızca onu kısıtlayan şey kraliyet kurallarıydı. O da bu kuralları esnetti. Diana’nın kıyafetlerle ayrı bir ilişkisi vardı. Onları iletişim kurmak için kullanıyordu adeta. Canlı renkleri sık sık kullanmasının sebebi ulaşılabilir olduğunun bir göstergesiydi mesela. Şimdilerde Lady Diana’nın günlük stilinin etkilerini ünlü model Hailey Bieber’da rahatlıkla görebiliriz. Lady Diana’nın erken ve zamansız ölümünden bu yana geçen sürede Diana sadece stiliyle, güzelliğiyle değil o benzersiz ruhuyla da hafızalara kazındı. Kurduğu birçok hayır kurumunu şu an oğulları üstlendi ve annelerinin izinden gidiyorlar. Prenses Diana çok güzel bir miras bıraktı: İyilik. Ve sadece oğullarına değil, örnek almak isteyen herkese…
İlayda Ağbaş